Abidin Sever

HAC İBADETİ

(...) Çoluk çocuğumuz bile bizim için bir imtihandır. Rabbimiz bir ayetinde şöyle buyurur: “Biliniz ki, mallarınız ve çocuklarınız sizin için birer imtihan sebebidir ve büyük mükafat Allah’ın katındadır”(Enfal:8/28. Oğluna olan sevgin bile, seni deneme yoludur. Hz. İsmail’in sevgisi Hz. İbrahim için bir imtihandı; şeytanla karşılaşmalarında onun tek zayıf yönü olmuştu bu. (...)
DEVAMI

 
Hulusi Kaya
  Binlerce yıl Tarihe tanıklık eden Ülke: Mısır

(...)Bununla birlikte Osman’lının hizmetleri de Kahireyi kuşatmış. Yapılan her eser ya onarılmış ya ilave edilmiş veya yeni yapılmış. El Ezher camisinden tutun da, Kahire kalesi dahil olmak üzere, Amr İbnul As cami gibi, Hz. Hüseyin Cami gibi kahire başyapıtlarında mutlaka izleri bulunuyor. Şimdi adım adım gezimizin detayları. (...)
DEVAMI

 
 
 
ÖNEMLİ LİNKLER
 
Arama Yap

Google



 
Abidin Sever'in kaleminden

HAC İBADETİ

    Hamd Alemlerin Rabbi olan Allah ‘a(c.c.), Salât ve selam Alemlere Rahmet olarak gönderilen Yüce Peygamberimiz’e (sav) ve ashabınının üzerine olsun.

Hacc sözlükte “kastetmek, yönelmek” anlamına gelen bir kelimedir. Fıkıh terimi olarak ise “Mekke şehrindeki Kâbe’yi ve çevresindeki kutsal yerleri, özel vakit içinde, usulüne uygun olarak ziyaret etmek ve yapılması gereken diğer menasik’i yerine getirmek” demektir. Bunların hepsine birden “menasikül hac” denir. Bu konuyu biraz açmak gerekirse:

NİYET:

Önce niyet, yani “kasıt, karar, neyi niçin yapacağını bilmek” . Neyi niçin yaptığını bilmeyenlerin “nasıl” yaptığının hiçbir önemi yok. Bir şeye anlam katan, onun bilinçli olarak yapılmasıdır. Bilinç dışı yapılan her fiil gayr-i ihtiyaridir. Böyle yapılan şekli olarak ibadete benzese de kendisi ibadet olmaz, çünkü ibadeti ibadet yapan niyettir.

Büyük bir değişikliğin başlangıcı olan Zül-hüleyfe’ye varınca önce niyet etmek şarttır. Bu benlikten Allah’a; kölelikten hürriyete; ırk ayrımından eşitliğe; bağlılık ve sorumluluğa geçme niyetidi.

Hacc süresince her hareket, niyete bağlıdır ve niyetle yapılır. Niyetsiz bir hareket kabul edilmez. Hacc da hareketler niyetsiz olunca boşunadır. Bir kişi secdenin anlamını kavramadıkça, sadece alnını yere koymuş olur, o kadar! Haccın özünü anlamayan kimse de hediye dolu bir bavul, boş bir zihinle bekleyenlerine dönmüş olur.

MİKAT :

Gösteri Mikat’ta başlar. Bu noktada insan elbiselerini değiştirir. İhrama girilince dünya arkanda kalır. Tarak yok, ayna yok, parfüm yok, makas yok. Yeter, cesedine çok itina gösterdin şimdiye kadar, şimdi içine dön ve ruhunu süsle, onu güzelleştir. Mahşerde fiyakaya bakılmaz. Orası “el ne der?” kaygısının yerini tamamıyla “Allah ne der?” kaygısının aldığı mekândır. İşte onun için aklını, saçına, sakalına takmamalısın. Zaten ihram yasaklarının amacı da sana, Allah(c.c) karşısındaki acziyetini ve yetersizliğini göstermek değil midir? İhrama girdikten sonra, kendini Allah’a arz ederek namaza dur, bilinçli olarak ve bilerek Allah’a itaat et. Çünkü her secde işlenen günahlar için yaratandan bağışlanma diler.

TELBİYE:

Kabe yollarında ağzımızdan çıkacak en güzel sözlerden biri de Peygamber Efendimizin uyguladığı “Telbiye” sünnetidir: “Davetine sözüm ve özümle geldim Allah’ım, emrin başüstüne. Davetine sözüm ve özümle geldim ey ortaksız olan Sen! Emrin başüstüne, hamd senin, nimet senin, mülk de senin. Yoktur Senin ortağın.”

Lebbeyk Allah’ım! Sırtıma kefenimi giydim, sevdiklerimi ve dünyamı arkamda bıraktım, “baş açık, ayak yalın” sana geldim, rahmet denizinde damla olmaya geldim. Lebbeyk Allah’ım!

Heba olan geçmişim, pejmürde halim ve meçhul istikbalim için geldim” diyerek sana hayatını hatırlatan her şeyi unutmaya çalışarak beyaz güvercinler gibi barışı temsilen yürümelisin dünyanın merkezine, aşkın merkezine.

KABE:

Yolculuk, Kabe’ye yani Allah’ın evine. Peygamber Efendimiz bir Hadislerinde şöyle buyururlar: “Ancak üç mescid için yolculuk yapılır. Mescid-i Haram, Mescid-i Nebevi, Mescid-i Aksa.”

Kabe’ye yaklaşıyorsun, yaklaştıkça heyecanın artıyor, kapatıldığı kafesten kurtulmaya çalışan, yırtıcı, vahşi bir hayvan gibi kabin, göğsünün duvarına çarpıyor. Bedenin sanki sana çok dar geliyor.

Vadiyi inerken yıkılacak gibi olursun. Fakat karşında işte Kabe görünüyor. Müslümanların ibadetlerinde yöneldikleri Kabe; varlığın, imanın, sevginin ve hayatın merkezidir. Acı içinde kıvranan hastaların yataklarının çevrildiği yöndür. Aynı zamanda ruhu bedenden çıkan bir insanın da yönünün çevrildiği yön. “Şüphesiz alemlere bereket ve hidayet kaynağı olarak, insanlar için kurulan ilk Mabet, Mekke’deki Kabe’dir.”(Al-i İmran:3/96)

Kabe, yalnızca bir köşe taşı, yol gösteren bir işarettir. Sonsuzluğa varmaya karar verdikten sonra hacca başlarsın. Hacc, Kabe’ye doğru değil, Allah’a doğru, sonsuz bir harekettir.

Bir taşın çevresinde daireler çizerek kükreyen bir ırmak gibi, Kabe’yi de oldukça heyecanlı bir insan kalabalığı sarar. Ey İnsan! Akmak, denize dalmak ve sonsuzluğa ulaşmak için ırmağa katıl, ilerle ve insanların arasına gir. Fakat girmeden önce neyi ne için yaptığının tamamen bilincinde olmalısın. Bunu ne kendin ne de başkası için değil, Allah için yaptığını kabul etmelisin. Burada her hareketin önemli bir anlamı vardır. Ayrıca tavafta Kabe’nin yapıcısı, hürriyet evinin mimarı, tevhidin kurucusu, putlara karşı savaşçı Hz. İbrahim’i hatırlamak vardır.

“Bir zamanlar İbrahim’e Beytullah’ın yerini hazırlamış ve (ona şöyle demiştik): Bana hiçbir şeyi eş tutma; Tavaf edenler, ayakta ibadet edenler, rüku ve secdeye varanlar için evimi temiz tut” (Hacc :22-26) Şu anda Makam-ı İbrahim’desin! Bütün acı, işkence ve tehlikelerden sonra Hz. İbrahim bir ev yaptı – kendisi için değil-oğlu için değil-bir ev ki, insanlar için; bir barınak, evsizler için: bir sığınak, sürgünler için, yarılılar ve kaçanlar için; uzun ve karanlık bir gecenin ortasında yanan bir meşaledir bu ev.

Hacer gibi olacaksın. Sa’y yaparken Hacer’in rolünü oynayacaksın; bir kadın, bir yoksul, bir Habeşli cariye ve Sara’nın hizmetçisi. Hz. Hacer kendini tamamen Allah’ın iradesine teslim etti; bu vadide oğlunu bıraktı. Bu Allah’ın emri ve sevgisinin buyruğudur. Ama teslimiyetin modeli yine de “boş durmadı.” Hemen kalktı, yapayalnız kuru bir dağdan diğerine su arayarak koşmaya başladı! Durup dinlenmeden arayarak, kımıldayarak ve mücadele ederek; kendi nefsine, ayaklarına, iradesine ve zekâsına güvenmekte kararlıydı. Hz. Hacer, sorumlu bir kadın, bir anneydi; seven, yapayalnız, arayan, acı çeken, yıkılan, destekten yoksun, barınaksız, evsiz, toplumdan ayrı düşmüş, bütün bu engellere rağmen ümitliydi. Ve Allah’ın merhametiyle, “bir şırıltı” suyun sesi! Zemzem; taştan çıkan hayat kaynağı tatlı pınar! Bu ders, “aşkla” suyu bulmak, fakat çabayla değil; yine de çabadan sonra. Hz. Hacer örneğinde olduğu gibi bir sorumluluk duygusu seni bir serap içinde su aramaya iter. Safa ve Merve, Rabbimizin beyanıyla “Allah’ın sembolleridir”: Şüphe yok ki, Safa ve Merve Allah’ın koyduğu nişanlardandır. Her kim Beytullah’ı ziyaret eder veya umre yaparsa onları tavaf etmesinde kendisine bir günah yoktur. Her kim gönüllü olarak bir iyilik yaparsa şüphesiz Allah kabul eder ve (yapılanı) hakkıyla bilir.”(Bakara :2/199)

ARAFAT – MİNA:

Hacc yolculuğunun ilk günü olan terviye günü, yani kamerî aylardan Zilhiccenin 8. günü mahşer, Mina’da başlar. Rasulullahın “Haccınızın menasikini benden alınız” dediği yerdir. Mina ilk duraktır, mahşer yolunda bir okuldur;

Senin için gelecek kaygılı, geçmiş hüzünlü idi. Emniyetini ve hürriyetini yitirdin. Bütün bunlardan sonra bir virane gibi gelip durdun Arafat tepelerinin eteklerinde. Allah da senden işte tam bunu bekliyordu. Özellikle melekleşmeni değil insan olmanı bekliyordu.

“Sonra insanların (sel gibi) aktığı yerden siz de akın. Allah’tan mağfiret isteyin. Çünkü Allah affedici ve esirgeyicidir.” .”(Bakara :2/199)

Karanlık duyu ve hisler toprağında silah aramak ne kadar duygusal. Niye sabaha kadar beklensin? Kutsal savaş ne için?. Düşünmek, plan yapmak, ruhumuzu güçlendirmek, silah toplamak ve kendinizi savaş alanına hazırlamak için bulunuyorsunuz. Kutsal savaş gecesi, Mina’yla yanyana gizli bir tuzak içinde ve gecenin karanlığında bütün bunlar yapılmalıdır.[33] Güneş doğarken Meşarin abidleri Mina’nın arslanları haline geliyorlar. Şeytanları taşlayıp yendikten ve zafere ulaştıktan sonra bayramını kutlayabilirsin. Ve Ey Allahın(c.c) misafirleri! Zilhiccenin 10. gününün Kurban Bayramı unutma. İsmail’in kurban edilmesi haccın başlangıcıdır, sonu değil. Çünkü şeytanın çok rengi ve çok oyunları vardır. Şeytan seni Hz. İsmail’in hayatıyla bir kez aldatmaya kalktı mı, işte bugün onu kurban etme gururuyla aldanabilirsin. Her zaman savaşa hazır ol. Bu dünyada herkes düşebilir. Yürümeyi yeni öğrenmiş bir çocuk gibi düşmemek için son derece dikkat etmelisin.

Çoluk çocuğumuz bile bizim için bir imtihandır. Rabbimiz bir ayetinde şöyle buyurur: “Biliniz ki, mallarınız ve çocuklarınız sizin için birer imtihan sebebidir ve büyük mükafat Allah’ın katındadır”(Enfal:8/28. Oğluna olan sevgin bile, seni deneme yoludur. Hz. İsmail’in sevgisi Hz. İbrahim için bir imtihandı; şeytanla karşılaşmalarında onun tek zayıf yönü olmuştu bu.

Niçin şeytana yedi taş atarız? Düşmanı yaralamak için bir atış yeterlidir, fakat öldüğünden emin olmak için yedi atış gerekir. Ve şunu da unutmamak gerekir ki zafer bir günde kazanılabilir,

VE MEDİNE:

Kentlerin anasından kentlerin sevgilisine bir sevda okyanusunun ortasında yelken açıyorsun. “ Peygamber şehri” , medeniyetin beşiği, Hz. İbrahim’in, davetine icabet edip haccı eda ederek Allah’la sözleşmenizi yenilediğinizi Ruh-u Muhammediye haber vermeye geliyorsunuz. Bu ziyaretin amacı, Muhammed (s.a.v.)’in ordusunda bir nefer olduğunuzu, ordunun başkomutanına haber vermek.

Hacc ibadeti, Müslümanlar için farz olan bir ilahi emrin yerine getirilmesi yanında bünyesinde türlü menfaat, hikmet, güzellik ve fazilet özellikleri taşımaktadır. Nitekim Hz. İbrahim’e “İinsanlar için de haccı ilan et. Gerek yaya, gerek uzak yollardan, yorgun develer üzerinde sana gelsinler. (gelsinler ki) Kendileri için bıraktığım faydalara şahit olsunlar”Hac:22/26-27-28) denilmesi hacdaki faydalara işaret edilmektedir.

HACCIN KAZANDIRDIKLARI:

1-) HAC MÜSLÜMANLARI EĞİTEN BİR OKUL NİTELİĞİNDEDİR:

Çok çeşitli ülkelerden gelen dünya Müslümanları kendi toplumlarından kazandıkları güzel vasıfları burada birbirine tanıtma fırsatı bulurlar. Hacca giden kişi gerek hac yolculuğu esnasında ve gerekse hacc ibadetini yaparken çeşitli milletlerin adet, yaşayış, bilgi ve görgülerini müşahede ederek kendi hayat tecrübesini artıran yeni bilgiler sağlar. Buna paralel olarak din kardeşlerinin ihtiyaçları olduğu hususları öğrenir ve onların bu ihtiyaçlarını karşılar. Böylece eğitilmiş hem de başkalarını eğitmiş olur. Hacc ibadeti sıkıntılara göğüs germe, nefsi terbiyeye, ibadetin zorluğuna ve her şeye sabretme eğitimidir.

2-) HAC, SOSYAL BÜTÜNLEŞMEYİ SAĞLAR:

Hac yapmak için mukaddes yerlere gelen mü’min daha önce nazari olarak bildiği İslam kardeşliğini burada canlı olarak yaşar. Yeryüzünün neresinden gelirse gelsin, rengi, ırkı ve dili ne olursa olsun, bütün mü’minlerin kardeş olduğunu hisseder. “Mü’minler ancak kardeştir”(Hucurat :49/10) ayetinin tatbikatını görür. Dünyanın değişik bölgelerinden gelen din kardeşleriyle tanışır, dert ve sıkıntılarına ortak olur. Böylece hac sayesinde Müslümanların din kardeşliği ve yardımlaşma ruhunun gelişmesi ile sosyal bütünleşmeleri pekişmiş olur. Ayrıca Rabbimizin “Biz Kabe’yi toplantı bölgesi ve emniyet bölgesi kıldık” (Bakara2/125) buyurması, burasının Müslümanlar için emniyet içinde bir toplantı yeri olduğunu göstermektedir. Başka yerlerde yapılması caiz olan bazı hareketler burada yapılmamaktadır.

3-) HAC EŞİTLİĞN SEMBOLÜDÜR:

Hac; fakir, zengin, rütbeli, rütbesiz farkı gözetmeksizin Müslümanlar arasında gerçek eşitlik aynasıdır. Rengi, dili, makamı, ırkı, mal varlığı ne olursa olsun bütün hacılar tek model ve birbirinin benzeri olan beyaz kıyafetler içinde bulunurlar. Hiç kimse kendini diğerinden üstün görmez. Beyaz ihramlar içinde aynı duyguları paylaşırlar, dilleriyle aynı duaları okurlar. Bu halleriyle adeta dünyaya çıplak geldiklerini ve tekrar bir kefenle çıplak döneceklerini bilirler. Dünya hırslarından sıyrılmış olurlar.

Harama ve gayri meşru işlere sapmanın manasızlığını anlarlar. Kötü duygu ve düşüncelerden arınırlar. Her türlü imtiyazın kaldırıldığı bu yerde takvanın, iyiliğin ve güzelliğin geçerliliğini anlarlar.

4-) HACC MÜSLÜMANLARDA ORTAK BİR TARİH ŞUURU UYANDIRIR:

Hacca gelmiş olan bütün Müslümanlar haccın her menasıkını yerine getirirken çok şerefli bir tarihi canlandırırlar ve bu mekanlarda geçmiş olan tarihi olayları yeniden yaşama imkanına kavuşurlar. Kabe’nin yapılışı, Hz. İbrahim’in oğlu İsmail ve eşi Hacer’le yaşadığı hayatı hatırlarlar. Onların susuz, ziraatsız ve sıcak bir bölgede çektikleri sıkıntıları hissederler. Peygamberimiz (s.a.v.) doğduğu, yaşadığı, İslam’ı yaydığı, tebliğ ederken çektiği çilelerin sahne olduğu, Kur’an’ın nazil olduğu bu kutsal mekânlarda sanki o günleri yaşarmış gibi olurlar. Buradan aldıkları bu anlamlı, bilgi, manevi heyecan ve ortak duygularını kendi ülkelerine taşırlar.

5-) HACC MÜSLÜMANLAR ARASINDA BİR BİLGİ VE KÜLTÜR ALIŞVERİŞİ SAĞLAR:

Dünyanın muhtelif yerlerinden gelen Müslümanlar, haccın yapıldığı mekânlarda toplanırlar. Dilleri, renkleri, milletleri ayrı olan bu insanlar birbirlerinden keşfettikleri yeni şeyleri öğrenirler. Birbirlerine bakarak kendilerindeki noksanlıkları anlarlar ve giderirler. Çok çeşit dilleri konuşurlar. Anlaşabilecekleri müşterek insanları keşfetmeye çalışarak aralarında iletişim sağlamaya çalışırlar. Bu iletişimlerle kendi kültürlerinin yanında dünyanın dört yanından gelen muhtelif milletlere ait kültürle de tanışmış olurlar. Hac ilk emri “oku”(Alak:96/1) olan ve “hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?”(Zümer:39/9) diyen bir dinin mensupları olan bütün hacılar, hacdaki ilim ve irfan hikmetlerinden mutlaka yararlanmalıdırlar.

SONUÇ OLARAK :

Hac menasıkinin her birinde bizim bilemediğimiz önemli hikmetler vardır. Mukaddes yerler Müslümanların tevhit akidesinin, birliğinin, dirliğinin, kardeşliğinin, bütünleşmelerinin, yardımlaşmalarının, kültür ve manevi dayanışmalarının sembolleştiği ve doğruya ulaştırılabileceği mekânlardır. Yeter ki haccı hakkıyla yapabilelim ve hikmetleri görüp, kavrayıp yaşayabilelim. Sosya-kültürel açıdan da bu hikmet ve faydaları haccın her safhasında görüp müşahede etmekteyiz. Müslümanlar hacdan sonra buralarda kazandıkları güzellikleri memleketlerinde devam ettirmelidirler.

Abidin Sever, 1 aralık 2014

 Bu yazı 2655 defa okundu.
Önceki yazılar...
1

Medine’de babası vefat eden bir çocuğun babasına yazdığı mektup

2

Örnek Yaşantı

3

Ya Resulallah

4

Tarihteki Türkler 

5

HESAP VERMEK 

6

KOMŞULUK 

7

Ahiretten Mektup... 

8

Hazreti Ömer.... 

9

HAZRETİ EBUBEKİR’DEN HİKMETLİ SÖZLER...

10

Eğer bir gün Peygamber Efendimiz ziyaretinize gelse 

11

Eskiden... 

12

KIYAMET GÜNÜ ALLAH'IN GÖLGESİNDEKİ YEDİ SINIF İNSAN

13

HASET -1-

14

HASET -2-

15

RAMAZAN ve İBADETLERİMİZ -1-

16

RAMAZAN ve Teravih namazı -2-

17

Dua, RAMAZAN ve Kur'an

18

KÖTÜ HUYLAR

19

Görev ve Sorumluluk

20

Hz. Peygamberin Tebliğ Usulleri

21

AFFEYLE

22

Acımak… Geç Kalmadan!

23

HAC İBADETİ...

   
Başa Dön