Abidin Sever

HAC İBADETİ

(...) Çoluk çocuğumuz bile bizim için bir imtihandır. Rabbimiz bir ayetinde şöyle buyurur: “Biliniz ki, mallarınız ve çocuklarınız sizin için birer imtihan sebebidir ve büyük mükafat Allah’ın katındadır”(Enfal:8/28. Oğluna olan sevgin bile, seni deneme yoludur. Hz. İsmail’in sevgisi Hz. İbrahim için bir imtihandı; şeytanla karşılaşmalarında onun tek zayıf yönü olmuştu bu. (...)
DEVAMI

 
Hulusi Kaya
  Binlerce yıl Tarihe tanıklık eden Ülke: Mısır

(...)Bununla birlikte Osman’lının hizmetleri de Kahireyi kuşatmış. Yapılan her eser ya onarılmış ya ilave edilmiş veya yeni yapılmış. El Ezher camisinden tutun da, Kahire kalesi dahil olmak üzere, Amr İbnul As cami gibi, Hz. Hüseyin Cami gibi kahire başyapıtlarında mutlaka izleri bulunuyor. Şimdi adım adım gezimizin detayları. (...)
DEVAMI

 
 
 
ÖNEMLİ LİNKLER
 
Arama Yap

Google



 
Hulusi Kaya'ın kaleminden

İNCE BİR ÇİZGİ...

Biliyorum ki şu an bu yazıyı okuyanların büyük çoğunluğu, bu sayfamıza ismini veren güzel köyümüzle direkt ve dolaylı olarak bağı var. Ve yine büyük çoğunlukla kendimizi köyümüze ait hissederiz.

Kimimiz doğma büyüme Bozkandak’lı. Kimimiz köyümüzde doğmuş başka diyarlara göç etmiş, oralarda büyümüş. Bir kısmımız başka diyarlarda doğmuş ama Anne ve Babamız Bozkandak Köyümüzde doğmuş, vaktiyle oralarda büyümüş. Kimimizin dedesi ve ninesi, amcası ve akrabalarımız kısaca hala Bozkandak köyümüzde ikamet ediyor. Teyzelerimiz burada, halalarımız, dayılarımız sonra.. Sonra amcalarımız. Bazılarımız da eşi yönüyle köyümüzle dolaylı bağı var. Bozkandak köyümüzlü bir aile ya damat olarak veya gelin olarak bulunuyoruz.

Ama ben yakinen biliyorum ki, nerde doğarsak doğalım, bir ucumuz, kökümüz, soyumuz, kültürümüz köyümüzden geliyor, köyümüzden doğuyor. Hatta konuşmalarımız bile, şivelerimiz bile hep köyümüz endeksli, hep köyümüz bağlantılı.

Görülüyor ki bu çerçevede bütün yolların hep köyümüze çıktığı oldukça bariz. Oldukça açık bir şekilde ortada. Hepimizin ortak noktasını oluşturuyor köyümüz. Aynı noktada birleştiriyor bizi. İsimlerimiz ne olursa olsun ve hangi sülaleden gelirsek gelelim ve hangi mahallede oturursak oturalım hangi diyarlarda “gurbet” i doyasıya yaşarsak yaşayalım bütün hepimizin ortak bir adı yok mu? Ortak bir noktası yok mu? Elbet var. Oda Bozkandak’lı olmak.

Çoğu zaman Bozkandak’lı olmanın gerekliliğini yerine getirdiğimiz konusunda, insan ister istemez bazı tereddütler yaşıyor. Öyle ya bir şekilde direkt ve dolaylı olarak köyümüzle aramızda bir bağ varken, bu bağın herkeste kuvvetli olmadığı çok aşikar vaziyette.

Kimimiz daha köyden ayrılır ayrılmaz köy ile arasında kalın duvarlar örmekte, kimimiz birkaç yıl da bir gelip ziyaret etmekte. Kimimiz senelerden beri hiç uğramamakta.

Çoğu gelenlerde şöyle bir serzeniş, şöyle bir hayıflanma duyuyorum. “Köyde oturup konuşulacak, yanına varılacak kimse kalmamış ve köy eski köy değil”. Bu söylenenler belki yüzde yüz haklı olabilir. Velev ki haklı olduklarını düşünsek bile, yahu o köy benim köyüm değil ki, o köy bir sülaleye ait bir köyde değil, o köy falanların veya filanlarında değil, o köy hepimizin. Orda oturan insanlarımız hepsi ama hepsi birbirinden değerli ve elleri öpülesi insanlar. Bizim insanlarımız. Son yıllarda ciddi bir göç var ve Köyümüz okulunda okuyan öğrencilerin sayısı yıldan yıla düşmekte. Olabilir. Ama hiçbir neden bizleri köyümüzden uzaklaştıramaz, koparamaz.

Yıllar var kı köyümüze ait olup ta, köyümüze gelmeyen, mezarlıkta bizlerin duasını bekleyen, oralara imza atan, mühür vuran atalarımızın, ceddimizin yamaçlarına gelmeyen o kadar köylümüz var ki. Oysa babamız o mezarlıkta değilse dahi babamızın babası mutlaka o topraklarda yatıyor. Daha dün o toprakların ekmeğini yiyorduk hepimiz. Yediğimiz ekmeğin buğdayı Yoncalıkta yetişiyordu, Koyakiçinden topluyorduk elmalarımızı. Çayırın, Eldivanın, Ecegözünün, Demirsekisinin, Boyalığın, Oluklunun, Bozoyumun, Çayırderenin, Göstebükü’nün sularından içerek büyümedik mi hepimiz veya atalarımız, anamız babamız işte... Buralardan gıdalanmadık mı yıllarca. Ana ve babalarımız yıllarca bu topraklarda eskitmediler mi ömürlerini, alınlarındaki çizgiler yüzlerindeki çizgiler ve ellerindeki nasırlar bu topraklarda oluşmadı mı. Hangimiz Öte Yaka’dan gelen odunlarla ısınmadı ki soğuk kış günlerinde.

Ve hangimiz uzakta ve yakında bile olsak hangimiz, ama hangimiz, Eskibağ’ın, Örenyeri’nin, Işıklaralanı’nın, Güneydaş’ın, Dağbağı’nın, Toplaç ve Hocalı’nın mevkilerindeki üzümlerimizle, ve yine o üzümlerimizden yapılan pekmezlerle tatlandırmadık ki ağzımızı, dilimiz, sazımızı ve sözümüzü..

Hayatımızın her alanına bu kadar nüfuz etmişken köyümüz, bu kopma, uzaklaşmada biraz olsun kendi öz kökünden, soyundan ve aslından uzaklaşma olmuyor mu?

Sanırım üstümüze düşen en büyük görevlerden birisi “sılayı rahim”. Ve bunu sadece yaşayan büyüklerimizin yanlarına vararak yapmak, takdir edersiniz ki eksik yapılmış bir sılayı rahim olsa gerek.

Bizi ve dudaklarımızdan çıkacak birkaç güzel duayı bekleyen, köyümüzün o tarih toprağı diyebileceğimiz mezarlığında yatan o kadar yakınlarımız var ki. Hatta ana ve babalarımız var ki. Soyumuz orda, aslımız orda. Ya uzatmaya ne gerek var ki, kökümüz orda. Nerde yaşarsak yaşayalım kökümüz orda değil mi..

Öyle ise gelin köyümüzle aramızdaki duvarları kaldıralım. Aramızda ince bir çizgi olsun. O ince çizgide sadece uzaklıklar olsun, yollar olsun. Ama aşılmayası yollar değil, aşılmayası uzaklıklar değil, bilakis aşılası ve her istenildiğinde gelebileceğimiz yollar ve uzaklıklar olsun.

Hepiniz seyretmişsinizdir, Çağrı Filminde şöyle bir vakıa vardır. Peygamber Efendimiz, Mekke’li müşriklerin Müslümanlara karşı uygulamış olduğu ambargoyu delmek için, yine müşriklerin eza ve cefalarından korumak için bazı Müslümanları (Sahabeleri, Allah Hepisinden razı olsun) ”O kral ki yanına sığınanlara hiç zulüm edilmez ve onun toprağı doğruluğun toprağıdır” dediği Habeşistan Kral’ı Necaşi’nin yanına(ülkesine) hicret etmelerini istemişti de, o sahabeler de Başlarında Cafer Bin EbiTalip olmak üzere Habeşistana hicret etmişlerdi. Bunu duyan müşrikler ileri gelenlerinden bir heyetle Habeşistana hicret eden Müslümanları Habeş kralı Necaşiden istemişti.

Habeş Kralı Necaşi Müslümanları teslim almak isteyen Müşrikleri geri çevirerek, oradaki bulunan Müslümanlardan dinlerini ve inen kitabın ne olduğunu ve neler içerdiğini öğrenmiş ve Necaşi bir odun parçası alıp toprakta ince bir çizgi çizmiş ve ardından şunları söylemişti: ““Şüphesiz ki; bu İslâm ile İsa’nın getirdiği arasında fark yoktur, aynı yerden kaynaklanıyor ve Allah'a yemin ederim ki; Meryem oğlu İsa, sizin söylediğinizden başka değildir. Arada şu çizgi kadar bile fark yoktur.” Çoğu sahabi bu sözlerinden Necaşinin İslama girdiğini düşündü.

İşte bunun gibi.. köyümüzle aramızda kalın duvarlar olmamalı, kalın çizgiler olmamalı, ince çizgiler olmalı. O ince çizgiler takdiri ilahi artık. Kimimiz kentte kimimiz kasabada, kimimiz fersah fersah uzak diyarlarda. Bunlar bizim ince çizgilerimiz. Hiçbir zaman bu ince çizgileri kalın çizgilere ve kalın duvarlara dönüştürmemeli insan. Bayramlarda seyranlarda gelmeli köyümüze. Atalarımızın dedelerimizin izlerine basmalı, yine aynı yollardan yine aynı dağlardan geçmeli, aynı soğuk sularını içmeli. Hani yad etmeli onları.. Sonrada o tarih toprağı dediğim, hepimizin soyunun, kökünün medfun olduğu o kabristana varıp yamaçlarında diz çökmeli ve en güzel dualarla dua etmeli onlara..

Hani konuşacak kimse yok deniliyordu ya.. Mezarlıktaki atalarımız da mı yok. Konuş istediğin kadar. Sonra in koyakiçlerine doğru cebinden bir türkü çıkar gençliğinden olsun, ve sesin susmasın hani yıllar öncesinde yaptığın gibi veya yapanları dinlediğin gibi ve desin dilin:
“Karadır kaşların ferman yazdırır, bu aşk beni diyar diyar gezdirir…. ”

İçimizdeki köy aşkının köy sevdasının, toprak ve vatan sevdasının bizi her zaman her haliyle bağlı olduğumuz o güzel ama çok güzel köyümüze getirmesi dileğiyle..

23 KASIM 2011- Hulusi KAYA / KARAMAN



 Bu yazı 2814 defa okundu.
Önceki yazılar...
1

Güzel Düşünmek

2

Kurban bayramı ve fedakarlık

3

Okumak

4

Ben yazdım, peki ya siz?

5

DÜNYANIN EN GÜZEL KÖYÜ : “BOZKANDAK”

6

DUYUFUR RAHMAN (ALLAH'IN MİSAFİRLERİ) – (1)

7

DUYUFUR RAHMAN (ALLAH'IN MİSAFİRLERİ) – (2)

8

DİYAR-I ENDÜLÜS(İSPANYA GEZİSİ-2008)

9

Bir Eylül... Her Eylül

10

SURİYE GEZİSİ

11

Bayram Güzellikleri

12

GEÇMİŞİMİZ VE TARİHİMİZ

13

İNCE BİR ÇİZGİ...

14

Binlerce yıl Tarihe tanıklık eden Ülke: Mısır.

   
Başa Dön